Evlilik neslin çoğalması mıydı sadece?

Ya da haramların önüne geçilmesi için miydi?

Dinin yarısının tamamlanmasını sağlayan müessese denir miydi öyle olsaydı.

Sinesinde huzur bulmak için yaratılmamış mıydı eşler birbirlerine?

Huzur denilen şey neydi? Mutluluk mu? Her an “Canım cicim” diyerek, özçekimlerle yaşamak mı? Ne yaşarsan yaşa moralinin hep düzgün olması mı? Eşinin doğum gününde çiçek göndermesi, senin de bunu sosyal medyada paylaşman mı?

Mutluluk dedikleri bu çağın peşinde koştuğu ama kimsenin ulaşamadığı, daha tükenen, daha geçici, daha sebeplere bağlı bir şeydi sanki.

Huzursa bulunduğu yerde herkese yayılan, sebebe bağlı olmayan,sukün hali değil miydi?

O’nunla huzur bulmak, O’nda huzur bulmak, ruhun huzura ermesi, susuzluğun giderilmesi…

Dışarıda ne kadar bunalırsa bunalsın, öfkelensin, üzülsün, yorulsun diğer yarının yanına vardığında sekine haline ulaşması değil miydi huzur?

Gözlerinin içine baktığında ferahlamak, sözlere gerek kalmadan halle anlaşmak, halleşmek…

Ruhların tamam olması…

İşte bu hal olsun ki dinin yarısı tamamlansın. Bu hal olsun ki nesil çoğalırken kökleri sapasağlam bir devlet olsun.

Huzurlu kadın değil midir eşini başarılı, huzurlu kılan? Huzurlu kadın değil midir geleceği huzurla yetiştiren? Bir toplum bu şekilde ihya olmaz mı?

Peki bu hal kolay bir hal midir?

İşte tam da burada “Selvi boylum, al yazmalım” filmi geliyor akıllara..

Sevgi neydi? Sevgi emekti.

Evlilikte bu hali elde etmek için emek vermek gerekti. Sabır, hoşgörü, sevgi ve ilgiyle ilmek ilmek işlemek demekti.” Nasılsa her an yanımda” “Nasılsa artık benim” düşüncesiyle haybeye yaşamamak gerekti. Geriye dönüp baktığında sevgiyle işlenmiş bir mazi ve o mazide yetişmiş rengarenk çiçekler için çabalamak demekti.

Aksi halde hayaller saadet asrı olurken, hayatlar cahiliye devrine dönüverir de, akıtılan gözyaşları ve zamanı geçmiş çaba hiçbir işe yaramaz.

Eşler ara ara oturup evliliklerini gözden geçirmeliler. “Nasıl gidiyor” Bu soru çok önemli. Günler ve yıllar geçiyor ama nasıl geçiyor. Kırık dökük mü aşkla, sevgiyle mi?

“Daha iyi olması için neler yapabilirim” sorusunu sormalı her birey kendisine. Çünkü huzur sadece tek taraflı çaba ile tesis edilemez.

Eğer hayat bir yükse; eşler bu yükü birlikte sırtlanmalı ki kemikler bu yük altında çatırdamasın.

Eğer hayat bir sınavsa karı koca bu sınava birlikte çalışmalı, bazen kopya vermeli, bazen çıkışta beklemeli. Kimi zaman biri sınavdayken diğeri dışarda dualar etmeli.

 

Eğer evlilik yalnızca sorumluluksa herkes kendine düşen sorumluluğu en güzel şekilde yerine getirmeli…

Her ne şekilde kabul ederse etsin insan, eşinin ellerini tutup, gözlerine bakmalı ki, Alemi sevgiyle yaratan Rab, rahmet nazarıyla baksın bu evliliğe de. Rahmet nazarıyla baksın ki kolaylaşsın, güzelleşsin bu evlilik.

…………

Alemin hürmetine yaratıldığı, en sevgilinin en güzel sünneti olan evliliği can simidi olarak görüp ona göre hareket edebilmeyi, evlerimizi iyiliğin tesis edildiği, kötülüğün yok edildiği yuvalar haline getirebilmeyi, evlerimizde oluşan bu sekine halini apartmanlarımıza, mahallelerimize, şehirlerimize yayabilmeyi, bu halin içinde duyarlı ve güçlü çocuklar yetiştirip bu çocuklarla geleceği şekillendirebilmeyi, ruhlarımızın halleşmesini nasip eyle Ey Kullarını en fazla seven, sevilmeye en layık olan Rabbim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir