1999 yılının son aylarında haber bültenlerinde konuşulan bir konu vardı. “Bu çağın adı ne olacak?” Milenyum çağı mı diyelim, ışık çağı mı yoksa hız çağı mı? Herkes yeni gelen çağdan ve olası senaryolardan bahsediyordu. Kimisi umutla bakıyor, kimisi ise korku dolu kurgular içinde kayboluyordu tıpkı şimdiki gibi.

Jetgiller çizgi filmini o yıllarda çocuk olan birçok kimse hatırlayacaktır. Hanna-Barbera yapım şirketi tarafından 1962-1963 yıllarında yapılan çizgi film Türkiye’de 1998 de izletilmeye başlandı. “Çağdaş Amerikan kültürünün ve yaşam stilinin başka bir zamana uyarlanmış bir aile sitcom’u olan Jetgiller; robotların, uzaylıların, hologramların ve enteresan buluşların olduğu bir gelecek zaman ütopyasında yaşamaktadır.”[1]

Son birkaç yıldır internet, internetten alışveriş, çevrim içi toplantılar, uygulamalar, güncellemeler, robot süpürgeler, robot kuryeler, uçan arabalar gibi teknolojik gelişmeler hızlandı ve ben halen o çizgi filmde izlediklerimizin seviyesine gelemediğimizi düşünüyorum.

Teknolojide olan tüm bu gelişmeler insanların hayatlarını kolaylaştırmanın yanı sıra zamandan tasarruf etmemizi, evimizden çıkmadan eğitimlere seminerlere katılıp, yerimizden kalkmadan alışveriş yapmamızı ve hatta evimizi süpürüp silebilmemizi sağladı.

Ancak bu gelişmeler beraberinde getirdiği sıkıntılarla da birlikte anılmaya başladı. Yaşamamızı devam ettirdiğimiz her konuda konuşulan konular, insanlığı bekleyen gelecekle ilgili kurgulanan senaryolar bu senaryolara hizmet edenlerin ortaya çıkardığı oyunlar ve bu oyunların her an dijitalle bizlere sunulması güven ve ümidin de bazı kesimlerde yok olmasını sağladı.

Gençler teknolojinin gelişimini özgürlük olarak gördü ama bir üst nesil bağımlılık.

Bir kısım insanlar sadece korku pompaladı, kimisi ise bunları suçladı.

Bir kısmı tamamen yasakladı, diğerleri ise sorgulamadan kabul etti.

Bir kısmı kıyamet alameti dedi, diğeri başka bir şey.

Peki, soruyorum size?99 yılında,  şimdi yahut da dünya kurulduğundan beri insanın yapmakla yükümlü olduğu şey değişti mi?

Tekerlek yokken de Hz. Adem(a.s)  iyiliği hakim kılmaya çalışıyordu. Tekerlek  ve uçağın olduğu ve hatta uçan arabalara adım attığımız şu dönemde de iyiliğihâkim kılmaya çalışıyoruz.

İnsanların bir yerden bir yere mesajını atla ulaştırdığı zamanda da efendimiz elçilere mükellef olduğu davanın mesajını gönderiyordu, şu anda da çevrimiçi toplantılarda, sosyal medyada  aynısını yapmaya çalışıyoruz.

İnsanları ikna etmek için efendimiz Akabe mevkiinde çadır çadır geziyordu, bizde şu anda uygulamalarda reklamlarla davamızı anlatmaya çalışıyoruz.

Yıllar değişti, yollar değişti, silahlar değişti, imkânlar değişti ama mücadele hiç değişmedi.

Yaşadığımız çağ ne olursa olsun, yapılması gereken şey belli. Yalnızca araçlar değişiyor. Her durumda farklı bir oyun alanı çıkıyor karşımıza ve bu alanda kullanmamız gereken silahlar.

Her şeyi yasaklamak yanlış olduğu gibi, sorgulamadan kabul de edemeyiz. Ama sorgularken neye göre, yasaklarken kime göre? Nerde olmalı? Ne söylemeli? Söylerken nasıl davranmalıyız?

Ana hükümler ve onların uygulanması için pusulamız Kuran ve Sünnet.Kur’an-ı Kerim “Yeryüzünde adaleti, iyiyi, doğruyu anlatacak bir topluluk bulunsun.” [2]dedi.Allah resulü o topluluğun nasıl kurulacağını gösterdi.

Sapa sağlam duran, fitnelerle yıkılmayan, kıtaları aşan bir topluluk için önce kendisi güvenilir insan olmayı gösterdi bize.

Her şart altında, değişen hayat şartlarına rağmen değişmeyen bir  iyiliği gösterdi bizlere. Şirkin sokaklarda aktığı, kimin doğru kimin yanlış olduğunun belli olmadığı, güçlünün güçsüzü ezdiği, güçlü olanların koyduğu kurallar altında zayıfların çaresiz kaldığı bir toplumda tevhit üzere nasıl yaşanacağını ilmek ilmek işledi beraberinde bulunan yüreklere ve bizlere.

İşkence ve baskıların arşa ulaştığı dönemde mücadelesinden vazgeçmemeyi kazıdı kafalara.

Gün geldi, devran döndü. Kaçarak çıktığı Mekke’nin, sığındığı Medine’nin, Kovulduğu Taif’inhâkimi olan davanın Rasülü olarak Güç ve kudrete kavuşunca da istikamettekalabilmeyı gösterdi çağlara.

Önce kendisi vardı, ilk adımları hep o attı, bedelleri hep o ödedi ve hep en öndeydi.

Gelecekte neler yaşayacağız, içinde bulunduğumuz evler, kullandığımız araç-gereç  ya da belki yaşadığımız evren ne kadar değişecek bilemeyiz ancak değişmeyecek olan şeyi biliyoruz. O zaman pusulalarımızı çıkarıp sınırları çizdikten sonra değişen mekan ve imkanların değişen araçlarını tanıma ve onları en güzel şekilde kullanma becerisini elde ederek hedefe kilitlenme zamanı.

Gücünüzün sonuna kadar bu gerçek üzere çalışmaya var mısınız?

[1]Wikipedia

[2] Ali imran 104

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir