Elimize kumandayı alıp, haberleri açtığımızda neler görüyoruz?
Şiddetli bir rüzgar esiyor önce. Çünkü kadına, çocuğa, hayvana, çalışanına, patronuna, trafikte, okulda, siyasette şiddetin her türlüsünü aktaran yayınlar haline geldi haber bültenleri. Her yerde, her şekilde…
Haberlerde ülkemizdeki sığınmacılardan bahsediyor sonra. Rahatsız olanlardan, destek verenlerden, sebeplerden ve sonuçlardan konuşuyorlar.
Ekonomi haberleri var sırada. Zamlar, vergi artışları, borçlar, yapılandırmalar. Yapılması gerekenler var birde günü geçirmek için yapılanlar. Vaatler var birde sözde durmamalar.
Sonra sosyal medya üzerinden işlenen suçlar giriyor devreye.
Sonra sağlık haberleri, ilaç ve gıdalarla ilgili sıkıntılı olan her şey.
Dış politika, komşularımız ya da komşu kalamadıklarımız.
Bültenin sonunda “biraz da gülelim” diye verilen haberler ise gençlerin ahlak dışı videoları ile tamamlanıyor.
Televizyonu kapatıp, kumandayı sessizce olduğu yere koyup bir süre hareketsiz kalakalıyor insan. Kanı çekilmiş gibi, kalbi atmaktan vazgeçmiş gibi.
Şiddeti engellemek için ve daha önemlisi şiddetin oluşmasına mani olacak bir toplum emeliyle yaşıyor ve çalışıyoruz. Bunun için farkındalık çalışmaları, empati yeteneğinin gelişmesi için yayınlar, ahlak ve maneviyat temelli eğitimler yapıyoruz ve toplumun hemen her kesimi tarafında da devam ediyor bu tarz çalışmalar ancak toplumsal bir düzenin sağlanması için kurallar, yaptırımlar, takipler olmalı.
Savaşlar olmasın diye çırpınışlar geliyor aklımıza, atılacak adımların önemi ve artık iş işten geçtikten sonra bile yapılması gerekenler… Her şey daha da kötü olmadan… Bunlar sivil toplum kuruluşlarının bilinçlendirme konferansları, yardım kuruluşlarının kampanyaları ile değil kanunlarla olmalı.
Bir kadın olarak, anne, abla, komşu olarak Toplumda ahlak ve maneviyat tohumları saçılsın diye uğraş veriyoruz. Ekran karşısında olmasınlar, araştıran, okuyan çocuklar olsunlar istiyoruz. Bu sebeple elimizden geldiğince en güzel haliyle yetiştiriyoruz. Ancak okulda akranlarının zorbalığına, psikolojik şiddete, korumaya çalıştığımız türlü çirkinliklere maruz kalıyor çocuklarımız. Sosyal medya üzerinden, çocuklar üzerinden, anne babalar üzerinden çeşitli kural ve kısıtlamalarla toplum düzeni sağlanılabilir. Ancak çözüm, kurallar ve yaptırımlarla toplumun genelinde kesin ve hızlı bir şekilde olur.
Hayvanlar yüzlerce insana zarar veriyor. Ancak buna kesin bir çözüm bulunamıyor. Dahası hayvanseverler ile saldırıya maruz kalanlar arasında anlaşmazlıklar çıkıyor. Toplumsal ayrışma için farklı bir alan daha açılıyor. Ancak iki taraf da kendi haklılığını kanıtlamaya çalışırken geriye hayvanlar tarafından saldırıya uğrayan, hayatını kaybeden, sakat kalan ya da hayatı boyunca travma ile yaşayacak olan insanlar kalıyor.
Sığınmacılar ile ilgili bireysel hiçbir çalışma devlet politikası kadar kesin bir çözüm olamaz.
Helal gıda arayışlarımız, sağlıklı kalabilmek için katkı maddesi olmayan ürünleri alma çabamız ancak bunu yaparken okullarda, tuhafiyelerde ya da aklımıza gelmeyecek yerlerde bile bu gibi şeylerin satışına engel olunamayışının verdiği çaresizlik ancak yaptırım olduğunda çözüme kavuşabilir.
Rahmetli Şevket Kazan anlatmıştı. Bir büfede gayrı ahlaki bir derginin satıldığını görüyor. Bunu getirmemesi için satıcı ile konuşuyor. Tabi ki satıcı bunun olamayacağını bu dergiyi isteyenlerin olduğunu söylüyor. Hal böyle olunca değerli büyüğümüz bu dergileri alarak insanların almasına mani olacağını düşünüyor ve dergileri alıyor. “Evet bu büfedekilerin insanlara ulaşmasını engellemiştim ama bir sürü büfe ve büfelerde bu şirret yayın var. Onları engellemek için gerekli yerlere dilekçeler yazmaya başladım. Ama bir türlü önüne geçemiyor ve yasaklatamıyordum. Ancak ne zaman ki söz hakkı bize geçti. İşte o zaman bu dergilerin basımı ve yayılmasını engelledik. İşte siyaset bu yüzden var.”
Allah, insan, toplum ve tabiat arasındaki ilişkinin düzenlenmesidir siyaset çünkü.[1]
İslam; barış, sevgi, huzurun sistemli hali. Bu sistemin nasıl işleyeceği o kadar net ki, sınırları çizilmiş, örneklendirilmiş, kuralları konulmuş. Orada herkesin yapması gerekenler var. Birde düzenin sağlanması için olmazsa olmazlar.
“İslam sadece bir din değildir, aynı zamanda siyasî bir nizamdır.”[2]
’’İslam hem dinî hem siyasî bir olgudur. Çünkü onun kurucusu bir peygamberdir. O aynı zamanda usta bir siyasetçi ve iyi bir devlet adamıydı.”[3]
O peygamber (sav) bize geceler boyu namaz kılarken, nafilelerle Rabbine yaklaşırken nasıl bir kul olunacağını gösterdi ama aynı zamanda kendin için istediğin iyilik ve güzellikleri başkası için istemediğinde gerçek Müslüman olamayacağını da gösterdi.
Efendimiz, ferdferd davet ederken insanları İslam’a, davetin nasıl olması gerektiğini gösterdi ama aynı zamanda devlet olursa barış, devlet olursa huzur, devlet olursa İslam’ın her bir insana ulaşacağını ve bunun için atılması gereken adımları ve bu adımlar için nelerden vazgeçilmesi gerektiğini de gösterdi.
Yeryüzünde huzur ve adaletin tesis edilmesi ancak nebevi bir siyasetle mümkün olacaktır.
Rabbim bizlere Hakkı Hak olarak bilip Hakkın tarafında olacak, batılı batıl olarak bilip karşısında olacak adımlar atmayı, bunu yaparken efend
[1] TDA
[2]Dr. Fiztgerald:
[3]Prof. Dr. Strothman: