Boykot: Belli bir amacı gerçekleştirmek için baskı yapmak amacıyla, bir kimseyle, bir yerle, bir topluluk, kuruluş ya da bir ülkeyle her türlü ticareti, anlaşmayı, ilişkiyi kesme kararıdır. Bu kelimeyi ilk defa elimizde bu ürünlerin olduğu afişlerle eşimizi, dostumuzu ikna etmeye çalıştığımız zamanlardan hatırlıyorum sanırım.
Posta kutularına bıraktığımız, dergi ve gazetelerin arasına koyduğumuz, program çıkışlarında katılımcılara uzattığımız broşürlerden.
İlerleyen zamanlarda bunlarla hazırladığımız powerpoint sunumları, sonrasında yapışkanlı afişlerin duvarlara yapıştırılması olarak devam etti süreç. Teknoloji ilerledikçe öğrendiğimiz yöntemlerle anlatmaya çalıştık boykotu insanlara. Ama çoğu kişi ne zaman ki zalim bir ülke mazlumlara işkenceyi artırırsa o zaman hatırlıyordu boykotu.
Tıpkı şimdi olduğu gibi. Sosyal medya boyutu girdi hayatımızda şimdi ve ne zaman bir zulüm olayı olsa dünyanın herhangi bir yerinde, hikâyelerde boykotla ilgili paylaşımlar dönüyor. Hatta bir de bunun üzerinden kamplaşıyor insanlar. “Sen aldın, ben almadım, sen gittin ben gitmedim, sen paylaştın ben paylaşmadım vs.”
Olaylar yükselişe geçince boykotu uygulamak kolay oluyor çünkü herkes (çevremizdeki duyarlılık oranına göre)dikkat ediyor. Ama alışılınca zulme o zaman tekrar herkes sınırsız hayatına geri dönüyor.
Ve en çok en yakınlarımıza anlatırken zorlanıyoruz. “Bir tek benle mi olacak? Aslında bunu devletin yapması gerekmez mi? Ya temel ürünlerde dikkat ediyorum ama kırk yılda bir şunu alsam ya da şuraya gitsem ne olacak?” Gibi söylemler birde en duyarlı olanlardan(!) gelince yüreğimizi yakıyor.
(Boykot)İslam’ la açıkça savaş halinde olanlarla, bu savaşa destek verenlerle her türlü bağın, desteğin, yakınlığın kesilmesi emri, Kuranı Kerimde birçok ayette ve efendimizin hadislerinde açıkça belirtilir.
Ey iman edenler! …İyilik ve (Allah’ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan korkun; çünkü Allah’ın cezası çetindir.[1]
Allah ancak, din konusunda sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza yardım etmiş olanlarla dostluk kurmanızı yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte bunlar kendilerine yazık etmişlerdir.[2]
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.”[3]
Bu emirler mazluma yardım etmek, destek olmak, zalime engel olup zulmünü engellemek için değil sadece. Bu, bir duruş öğretmedir aslında. Kime karşı kiminle olmalısın, bunu yaparken hangi araştırmaları yapıp, nasıl bir duruş sergilemelisin, bu duruşu sergilemek için nefsinle hangi savaşları vermelisin?
Mevzu bir tane çamaşır deterjanını almak ya da almamak, bir kafeye, sinemaya gitmek ya da gitmemek gibi görünse de bunu yapabilen kişilerde oluşan sorumluluk alma, nefisle savaşı yenme, bir duruş sergileme hali insanın daha güçlü olmasını sağlıyor. Harekete geçmenin ne demek olduğunu hissettiriyor.
Ve en önemlisi boykot, alışveriş yaparken, tv kanallarını seyrederken, yemek yemek için gideceğin mekanı seçerken, eğlenmek için izleyeceğin sinema filminin yapımcısını araştırırken yani aslında attığın her adımda TARAFINI belli ettirir sana. Hemen iki seçenek sunar ve sen emre uygun adım atarsan o saniye güç yüklenir, seçimlerini a kişisinin, b reklamının, c çevresinin dayatmalarına rağmen Hak olan taraftan yana yaptığın için. Ve sen bu gücü başka bir adımda daha rahat seçim yapmak, sorumluluk almak ve bir başkasının bu tarafta yer alması için kullanırsın.
[1] Maide 2
[2] Mümtehine 9
[3] Müslim, Îmân 78. Ayrıca bk. Tirmizî, Fiten 11; Nesâî, Îmân 17