“İş yerinde hazırladığım dosyayı gönderdiğime göre elime telefonumu alabilirim ve sosyal medyaya bakabilirim.

Eşimle tartıştım sosyal medyada biraz aklımı dağıtmalıyım.

Çocuklardan, ev işlerinden yoruldum biraz ayağımı uzatıp telefona bakayım.

Ders arası biraz sosyal medyada takılayım.

Ders çok sıkıcı postu atayım.

Mesajlara cevap vereyim.”Bu ve bunun gibi sebeplerle ve sebepsiz bir şekilde elimize aldığımız telefonda sürekli maruz kaldığımız bir şey var; Dönüşüm

Hayat şartlarında, kıyafetlerde, eşyalarda, insanlardaki sadeleşme adında ya da geri dönüşüm adında yapılan değişim ve dönüşüm.

Her gün aynı şeylere maruz kalıyoruz. Ve sonra bakıyoruz ki baktıklarımızla, gördüklerimiz ve beğendiklerimizle hatta eleştirdiklerimizle düşünce sistemimiz istenilen şekle girmiş. Zamanla, aldıklarımız, uğraştıklarımız, paylaştıklarımız ve sonra yaşamımız değişmiş. Eski hassasiyetlerimiz, duruşumuz, savunduklarımız gitmiş yerini herkeste olan, herkes gibi olan, herkesin konuştuğu şeyler almış. Konumuz Tesettür ya da tesettürden uzaklaşma gibi görünüyor ama asıl mesele inanç sistemimizdeki dönüşüm.

Moda başlığında insanlar tüm dünyayı şekillendiriliyor ya da “birileri bir yerden düğmeye bastı ve herkes aynı şeyi paylaşır, konuşur, yaşar oldu” da diyebiliriz.

Ama aslında hak ve batıl mücadelesindeki batılın Hakkı engelleme adımları.   Kendi yaşantısını, kazancını, özgürlüğünü engelleyecek şeyleri yok etmek ya da dönüştürmek.“Düşmanımızın bizim gibi düşünmesini sağlayabilirsek, savaşmak zorunda da kalmayız”[1] dediler ve dönüştürdü.

“Savaş ve askeri stratejiler üzerine yazılan kitaplar klasik savaş ve psikolojik savaşın birlikte yürütülmesi gerektiğini ifade etmektedir.  Klasik savaş, bedenleri, cepheleri, cephaneleri, stratejik mekanları ve toprakları hedeflerken, psikolojik savaş beyinleri, düşünceleri, algıları, yorumları ve gönülleri hedeflemektedir. Psikolojik savaşın maliyeti daha az, sonuçları ise daha kalıcıdır. Klasik savaşta yenilen bir grubun /toplumun, yeniden kendini toparlayıp ayağa kalkması mümkün olabilir ama psikolojik savaşta kaybetmiş, zihinleri esir olmuş kişi ve kitlelerin özgürleşmeleri mümkün değildir. [2]

Konuya bu şekilde baktığımızda değiştirilmek istenenin Müslümanca düşünmek ve yaşamak olduğunu dolayısıyla ekonomiden, siyasete, kılık kıyafetten beslenme tarzımıza, eğitime yani düşünme şeklimizden inanma ve yaşam şeklimize her şeyin kendi istedikleri şekilde olması için uğraştıve uğraşıyor.

Batıl bizi ve bizim dinimizi bizden daha iyi biliyor. Çünkü amacı Hakkı yok etmek. Ve bu sebeple hiç durmuyor. Teknolojiyi, yapay zeka algoritmalarını kendi amaçlarına ulaşmak için hız kazandıran araçlar olarak kullanıyor. Hak ile ilgilenen toplumları sosyolojik ve psikolojik olarak iyi analiz ediyor. Tepkilerini, savunma stratejilerini,  zayıf ve güçlü yanlarını biliyor. Bu toplumların İslam’ı yaşaması halinde kendisinin yok olacağını bildiği için bu analizler sonrası ihtiyacın ne olduğunu keşfediyor ve ona göre her kişiye uygun yok etme stratejisi sunuyor. Aslında okuması ve araştırması gereken bir topluma yanlış şeyleri okutuyor. Yanlış yerlerde aratıyor.  İçi boşalmış, doldurmak için çırpınan insanlara huzuru bulmaları için İslam’ın yapın dediği şeylerden bir miktar alıp batıl dinlerin öğretileri ile aranjman yaparak sunuyor. Adına ise çok farklı şeyler söylüyor. 

Herkes böyle düşünüyor ve yapıyor algısı bazen dâhil olmak bazense uzaklaşmak için çok önemlidir. Kimisi bir topluluğun dışında kalmamak için “Herkes böyle yapıyorsa ben de böyle olmalıyım” diye düşünürken, kimisi “Bunların hepsi böyle düşünüyor, ben asla böyle olmayacağım” diye uzaklaşıyor. Batıl, bunu oluşturacak şekilde içerikleri sunuyor insanlığa. Gerisi ise toplumsal baskıya kalıyor. Bunu da farklı dernekler, kanallar, siyasi mesajlar ve reklamlarla destekliyor.

Başörtüsü ya da tesettürlü giyinme tarzı görünür olduğu için sıkıntının buradan ibaret olduğu düşünülse de burada vazgeçilenintesettürden öteİslami düşünceve yaşam sistemi olduğunu düşünüyorum.

Bu konuyu ne zaman düşünsem hep aklıma Asya’nın şiiri gelir.

Bize bir nazar oldu Cumamız Pazar oldu

Ne olduysa hep bize azar, azar oldu[3]

Birden ve yalnızca yapay zeka destekli sosyal medya uygulamaları ile de olmadı tabi ki bu dönüşüm ve bu ahlaki yozlaşma[4].  Yetişme ve yetiştirme tarzı, okunan ve izlenenler, aile ile birlikte geçirilen zamanlar,  aile içinde verilmesi gereken din ve ahlak eğitimi değiştikçe, azaldıkça ya da önemsenen değerler farklılaştıkça bozulmanın şiddeti ve süresi de değişti.

Batıl bu şekilde çalışırken Hak cephesinde olanlar olarak bizler gücümüzü kuşandığımızda (İslam’ı anlamak ve yaşamak)  yolda aksaklıklar olsa da hedefe varmamız kolaylaşacak.

Bozulmalar olsa da düzeltmenin bizim işimiz olduğunu tekrar hatırlayacağız.

Vazgeçenler olsa da ellerini bırakmayan biz olacağız.

Terk edenler olsa da biz anlatmaya devam edeceğiz.

Bunu yaparken en güzel örneğin izinde en güzel örnekler olmak için çabalayacağız.

Gayret bizden, başarı Allah’tan!

 

 

 

 

[1]Joseph Nye

[2] Mücahit Gültekin

[3] Arif Nihat Asya

[4]Huyu suyu değişmek, ruhsal özelliklerinden uzaklaşmak, doğasında, soyunda bulunan iyi niteliklerini sonradan yitirmek,

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir