Şimdi size öyle bir kavramdan bahsedeceğim ki; eğer bir apartmanda birkaç dairede hayata geçerse tüm mahalle, birkaç mahallede hayata geçerse bir ilçe, birkaç ilçede hayata geçerse koca bir şehir düzelir.

Öylesine güçlüdür ki; yaptırımlar olmadan da toplumsal düzeni sağlayabilir.

Tüm dinlerde, oluşumlarda, kültürlerde övülür ve tavsiye edilir.

Son zamanlarda bir hayli revaçta olan bencilliğin tam zıddıdır.

Empati kavramının da bir üst noktası olan bu kavram; DİĞERKÂMLIKTIR.

Empati karşıdakinin yerine kendini koyma, halini anlama iken, diğerkâmlık karşıdakini kendine tercih etmektir.

Harekete geçiricidir bu kavram.

“Bir müminin ahlâk ve fazilet seviyesini gösteren en bariz ölçü olan diğerkâmlık, kendinden önce din kardeşinin huzur ve saadetini tercih edebilmektir. Yani benlikten diğerkâmlığa geçip; «Önce ben» yerine «önce sen» veya «önce o» diyebilmektir. Bu bakımdan diğerkâmlık, kalbî olgunluğun bir tezahürüdür.”[1]

Rasûlullah (sas) Efendimiz, ümmetini diğerkâmlığa şöyle teşvik etmiştir:

“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Kim bir kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını karşılar. Kim bir Müslümanın herhangi bir sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da kıyametgününde onun ayıplarını örter.”[2]

Efendimiz her halinde Müslümanın nasıl olması gerektiğini gösterdi. Sahabelerde onun bastığı gibi basmaya, konuştuğu gibi konuşup, sustuğu yerde susmaya özen gösterdiler. Allah resulü neye hassasiyet gösterdiyse onlarda tüm hayatlarını bu şekilde tanzim ettiler. Bunun neticesinde birkaç inanmış insanla başlayan bu kutlu mücadele kıtaları aştı ve tüm insanlığa ulaştı.

Ancak şu anda cinayetler, tacizler, ekonomik buhranlar, adaletsiz yönetimler, hırsızlık ve yolsuzluklar, intiharlar, savaşlar, kıtlıklar varsa işte bu kavram yaşanmadığı içindir. “Bana ne”cilik, “nemelazım”cılıkhakim olduğu içindir.

“Bana ne benim değil ki”, “Ben niye kendimi yorayım ki” “Hep ben mi vereceğim, yapacağım, susacağım, söyleyeceğim” “ Bana sordu da mı bu işe girdi?” “Benim derdim bana yeter” “Ben ancak kendi çocuklarımla ilgileniyorum” “Ben ancak kendi evime yetiyorum” “Benim param” “Benim evim” “Benim çocuklarım” “Benim planlarım”

Evimizde, ailemizde, trafikte, okulda, parkta, devlet yönetiminde, kurumlarda etrafınıza bakın, bu gibi örnekleri çokça göreceksiniz.

Hani hasta olunca (iyileşmek istiyorsak) doktora gideriz ya, hastalığın sebebini bilmek ve onun vereceği tedavi yöntemini uygulayabilmek için. İşte herkesin herkesten şikâyetçi olduğu şu zamanlarda da toplum olarak içinde bulunduğumuz sıkıntıların sebebini öğrenmek ve iyileşmek için “Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.”[3]Diyen İslam toplumunun önderi, örneği, doktoru olan efendimize ve sözlerine başvurmamız ve o doktorun söylediği tedavi yöntemlerini ivedilikle hayata geçirmemiz lazım hem de hiç vakit kaybetmeden.

Hastalık belli, belirtileri herkesçe malum, reçete aşağıdaki gibidir.

“Birbirine karşı muhabbet ve merhamette müminler, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut rahatsız, uykusuz kalıp onun tedavisi ile meşgul olduğu gibi Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır!” [4]

 

 

[1] Osman Nuri Topbaş

[2]Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58

[3]İbnHanbel, II, 381

[4] Buhari, Edeb, 27

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir