Karanlık denildiğinde aklınıza ne geliyor?

Işık olmayan, görünmeyen, yasalara uygun olmayan, yeterince bilgi sahibi olunamayan diye çoğaltarak devam edebileceğimiz bir kavram. Bu kavramı anlatan olayları düşündüğümüzde de genel olarak huzursuz olunan konular ve güvensiz hissettiğimiz alanlar sayılacaktır şüphesiz.

Zaman zaman karanlık durumlara maruz kalırız, önümüzü göremediğimiz olaylar olur. Bir çıkış yolu bulamayışımızın verdiği öfke ile karanlıkla kavga etmeye başlarız. O kadar büyür ki önümüzde karanlık olaylar ve zamanlar artık karanlıktan korkmaya ve başaramayacağımıza inanmaya başlarız. Hâlbuki aynı durumlar bir yakınımızın başına geldiğinde kalkıp bir ışık yakmasını söyleriz, kendini o durumdan kurtaracak çözüm önerilerini söylerken.

Çünkü biliriz ki karanlığa küfretmeyi bırakarak aşılması gereken engelin karanlık değil de önündeki durum olduğunu görürse yol aydınlanacak.

Şimdi size karanlık kelimesi ile doğrudan bağlantısı olmasa da bir yönü ile ilişkilendirdiğim bir kelimeden bahsetmek istiyorum. Teknoloji… Teknoloji aslında bir uygulama bilgisi.Bir sanayi alanında gücü ve bilgiyi biriktirme, denetleme, işleme, iletme gibi amaçlarla oluşturulan makinelerin, araç gereçlerin, aygıtların, yöntemlerin vb. tümünü kapsayan uygulama bilgisi.

Bu ikisinin arasındaki ilişkiyi ise şöyle tanımlayabilirim.  İnsanoğlu konunun başında söylediğimiz gibi bilemediği, çözemediği, yenemediği, akış içinde kaybolduğunu hissettiği olayları karanlık olarak tanımlıyor. Yine aynı insanlar geri kalmışlıktan bahsederken, eğitim ya da ahlaki durumları tanımlarken hep gelişen teknolojinin bizi zorladığını, bizim bu gelişmelere ayak uyduramadığımızı, ailevi ve kültürel kodlarımızın bile bu gelişmeler sonucunda erozyona uğradığını, bu gelişmeler sayesinde bazı devletlerin çok güçlü olduğunu ve bizim asla o seviyeye ulaşamayacağımızı ve onların bu güçle bizi nasıl oyaladıklarını ve bozduklarını dolayısıyla teknolojinin bizim için karanlık bir alan olduğunu söylemekteler.

Hâlbuki bizler kendini güvenli alana alıp, “dışarısı bizi ilgilendirmez” bakış açısı ile yaratılmadık. Bir amacımız var ve bu amaç bizim hayatımıza anlam katıyor. Ancak bizler “Modern yaşamın hız ve gerekliliklerini anlamlı bir yaşamın şartları ile örtüştürmekte zorlandığımız”[1] zamanlarda bu hızı karanlık diye adlandırıyoruz. Dolayısıyla ya bununla savaşıyor ya da olduğu gibi teslim oluyoruz.

Ancak bu alanda sadece tüketici olmaktan ziyade üreten konumunda olursak işte o zaman karanlık diye nitelediğimiz gücün aslında bizleri aydınlığa kavuşturacak yol olduğunu görebiliriz.

Nitekim AllahuTealaa şağıdaki ayeti kerime ile bizlerin alması gereken tavrı anlatmaktadır.

“Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve onların gerisinde olup sizin bilmediğiniz, ama Allah’ın bildiklerini korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda harcadığınız her şeyin karşılığı, zerrece haksızlığa uğratılmadan size tastamam ödenecektir.”[2]

Burada dikkat edilmesi gereken nokta yeryüzünde Hakkı yerleştirmek gayesi, huzur ortamını yok edeceklerin tüm planlarını imha edip, geri çevirecek bir anlayış ve güç sayesinde mümkün olacaktır. “Hazır ol cenge eğer ister isen sulhu salâh” şeklinde manzumlaştırılmış bulunan bu ilke, barışın ancak, bunu isteyenlerin caydırıcı güce sahip olmaları sayesinde gerçekleşebileceğini ifade etmektedir. [3]

Buradaki “Savaş atları” ve bazı sahih hadislerde (Müslim, “İmâre”, 167) teşvik edilmiş bulunan okçuluk ve atıcılık ise tarihî şartlar içinde yapılmış sembol olan tavsiyedir. Bu ise günümüzde teknolojidir. Tüm araç gereçler ve bunların uygulama bilgisi, savunma ya da savaş stratejilerinin tamamıdır.

Tüm zulümler bu teknolojik gelişmelerle yapılırken vebizler bu zulümlere son vermek için dünyaya gelmişken, teknolojiyi karanlık bir alan olarak görürsek işte o zaman hayat amacımıza ters hareket etmiş oluruz. Ya da var olan silah ne ise aynısını inşa etmeye çalışırsak vakit kaybederiz. Bizler her zaman karşımızdaki gücü bilerek bu gücü imha edecek teknolojik gelişme için gayret gösterenler olmak zorundayız.

Yeryüzünde barış ve huzur ancak batılın sahip olduğu gücü yok edip yerine Hakkı hakimkılmakla mümkün olacaktır. Bu damaddi ve manevi kalkınma ile birlikte bireyin ve devletin kendi gücü nispetinde gerekli adımları atması ile olur.

[1] Sanal Dünyada Gerçek Kalmak

[2]Enfal 60

[3] Diyanet Kuran Yolu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir