“Yavrum hadi bırak o telefonu artık, kaç saattir elinde.
Bunları yemek istediğini biliyorum oğlum ama şu hastalığın bir geçsin ondan sonra yersin.”
Gibi söylemlerimiz karşısında çocuklarımızdan aldığımız
“Sen zaten beni hiç sevmiyorsun, isteklerimi önemsemiyorsun” diye başlayan serzenişler ve yaş grubuna göre bu serzenişlerin boyutunun büyümesi ve dahası bazen gerçekten çok canımızı acıtan ifadeler karşısında hani kalbimiz sıkışır da hak etmediğimizi düşünürüz ya.
Onun iyiliği için yapmasını istediğimizi zorlama, sağlığı için vermediğimiz yiyeceği engelleme, gelişimi için yapmasını engellediğimizi sevmeme olarak değerlendiriyor olmaları bizi kalbimizin en derininden yaralar ya hani. Nasılsa anlayacak bir gün diye düşünsek de yine de bu gelişim sürecinin yara alıyor oluşu canımızı yakar ya.
Aciz ve her şeyi bilmeyen halimizle çocuklarımızın iyiliği ve huzuru için çalışıp didinirken, bilmediklerimizi öğrenip, sevdiğimiz şeylerden fedakarlık yaparken, zamanımızı, yıllarımızı, hobilerimizi onlara göre şekillendirirken onlardan aldığımız tepkilere karşılık “ Yavrum bunları benim için değil kendin için yapıyorsun, yapmalısın. Bu yaptıklarınla kendi iç disiplinini kazanıp, sorumluluk bilincine sahip olacaksın. İşinde, evlilik hayatında, arkadaşlarınla beraberliklerinde huzurlu ve başarılı olmak için bu davranışları kazanmalısın ” dediğimiz ve ya demeye çalıştığımız ama bizi dinlemedikleri, duymadıkları, gözlerinin gözlerimizle bağlantısının kesildiği ve nefes alamadığımız zamanlar olur ya.
İşte böylesi durumlarda tam da artık dağılıp ağlamaya başlamışken birden bizi bizden çok seven ve düşünen yaratıcımızın emir ve yasaklarına karşı tutumumuz geliyor aklıma. Rabbimiz de bizim tekamülümüz için bazı zorlamalar sunuyor bize. Bu, bazen başımıza gelen bir olay, bazen karşımıza çıkan bir insan ya da gerçekleşmeyen ve karşılaşmayı istediğimiz halde karşılaşamadıklarımız oluyor. Verdiği ile de vermediği ile de sınıyor. Verdiğini verdiği kadar sınayıp verdiği kadar istiyor.
Bizler nasıl ki çocuklarımızın yiyebileceği miktarı, yapabileceği iş yükünü biliyor ve her çocuğumuza aynı seslenmiyor, aynı şeyi istemiyor ve aynı davranmıyoruz. Rabbimiz de öyle… Yapabildiğimizi, kaldırabileceğimizi yüklüyor bize. Bizim için. Günümüzü planlamayı öğrenmemiz, irademizi terbiye edebilmemiz, kalbimizde huzuru yaşabilmemiz, toplumsal düzeni sağlayabilmemiz için.
Peki, biz ne yapıyoruz? Duymaz ve bilmez gibi davranıyor, zorlandığımızda isyan ediyor, sevgisini sorguluyoruz. Çocuk da değiliz hâlbuki. Ama çocuklar gibi “Ama ona daha fazla verdin” diye avaz avaz bağırıyoruz fazla verdiğinden fazla isteyeceğini bile bile. “Neden hep ben” diye isyanlar ediyoruz herkesin derdinin farklı farklı olduğunu gördüğümüz halde. Yıllar sonra iyi ki böyle olmuş dediğimiz birçok olay yaşadığımız halde. Çocuklarımızın bizim söylediğimiz şeyleri artık son noktaya geldiğinde ve söylene söylene yapması gibi bizde belirli birkaç ibadeti söylene söylene yapıyoruz çoğu zaman. Rabbimize yaklaştıracak bir şey daha yapmak aklımıza gelmiyor. Bilsek de zor geliyor zaten.
Bizler sabredip sabredip sonunda patlıyoruz ya da eşimize, dostumuza yakınıyoruz sürekli. Ne kadar yanlışı varsa, ayıbı oluyorsa döküyoruz bir bir ortaya. Özür dilese bile döndürüp döndürüp söylüyoruz her yanlışında.
Hâlbuki bizler ne ayıplar, ne kusurlar yapıyoruz. Ne patavatsızlıklar, düşüncesizlikler, günahlar işliyoruz. Rabbimiz saklıyor. Özrümüzü kabul ediyor ve hiç olmamış gibi yeni bir sayfa açıyor. Hep mühlet veriyor pişman olup olmayacağımızı, aynı şeyi yapıp yapmayacağımızı bile bile.
İşte böylesi durumlar geldiğinde aklıma, kalbimin kırıklığı farklı bir boyuta taşınıyor. Haksızlığa uğradığımı düşünmek yerine, çocuklarım için çok daha şefkatli dualar ediyorum. Affedersem, şefkat gösterirsem ve Rabbimin evlat emanetine elimden geldiğince sahip çıkar ve emanetin bana yaşattıklarına isyan etmeden sabredersem Rabbimi hoşnut edeceğimi düşünüyorum. Sadece olaylara takılıp kalmak yerine yolun tamamını görmeye çalışıyorum.
Bu farkındalık, bazen uzun sürüyor, bazen kısa. Bazen başarılı oluyorum, bazen başarısız. Ama nasıl ki çocuklarıma yapabilecek oldukları sorumluluğu verdiğimde ve onlar bununla ilgili çabalarken yapamadığını düşündüğünde sızlanmak ve şikayetçi olmak yerine benden yardım istemesini istiyorsam, Rabbimin de bizim çabamızı ve yardım talebimizi görmek istediğini biliyorum.
Ey Rabbim, bizlere emanet olarak verdiğin evlatlarımızı senin sevdiğin ve razı olduğun kullarından eyle. Onlara iyi örnekler olup seni tanıtabilmeyi, sevdirebilmeyi, efendimizin yürüdüğü yolu “navigasyon”(yol klavuzu) olarak hayatlarına dâhil etmeyi, yoldan çıkışlarında yeni rotayı bu yol üzere nasıl bulacaklarını gösterebilmeyi bizlere nasip et.