Hayal ederek başladık sizlerle, dilerseniz hayalle başlayalım yine…
Çünkü zihninizde canlanan her şey anlaşılmaya çok daha müsait olacaktır ve anlaşılmak her insanın ihtiyacıdır.
Yüzyıllar, binyıllar evvel insanlık tarihi daha başlamamışken bir emanet vermek istedi kâinatın yaratıcısı. Bu emanet öyle büyük bir şeydi ki kimse yanaşmadı onu almaya. Yerler, gökler, dağlar, taşlar kapladığı alan olarak büyük ve güçlü görünen her şey korktu taşıyamamaktan ama biri kabul etti bu emaneti. “Hacmi küçük, gücü az, çalışması yetersiz, ömrü sınırlı, çeşitli ihtirasların, arzuların, eğilim ve isteklerin etkisinde kalan bu yaratığın yüklendiği emanet, hiç kuşkusuz büyük ve ağır bir emanetti.”[1]
Ve her şey bundan sonra başladı.
“Evet, Biz, o emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar ve ondan korktular da insan yüklendi onu. O gerçekten çok zalim, çok cahil bulunuyor”[2]
İnsan sorumluluk alarak bu dünyaya geldi. Ve AllahuTeâla bu sorumluluğu taşıyacak kuvvet, kudret ve imkânlarla donattı emaneti taşıyanı.
Ancak Rabbimiz,yüklendiği emaneti taşıyıp taşıyamama açısından insanı “çok zâlim” ve “çok câhil” şeklinde niteledi ayeti kerimede.Peki,Allah’uTealaneden emanet kabulünden hemen sonra insanın bu özelliklerini zikretti hiç düşündünüz mü?
Çünkü Zâlim; Sorumluluğun hakkını yerine getirmede çok zayıf olan, haksızlık yapan kimse demektir.
Câhil de gerçek bilgiden mahrum, hal ve hareketlerinde nefsine yenik düşen.
Yani “emaneti yüklendin, görevin gerçek bilgiyi bilmek, bildiklerini yaşamak ve yaşatmak yani aksiyona geçmek.” Diyerek emanetin büyüklüğünü ve bu büyüklüğü taşıyamama durumunda gireceği pozisyonu bildirdi. Yaratıcımızın yaratmak istediği canlıyı insan değil de halife olarak zikretmesi bundan dolayı değil miydi zaten? (Halife; sorumluluk alıp, sorun çözerek, yeryüzünde huzur ve barış hâkim oluncaya kadar çalışaninsan demektir.)
Rabbimiz bizden, ayrışmayı değil, birleştirmeyi,
Hata bulucu olmayı değil, sorun çözücü olmayı,
Çatışmayı ve “az insan az sıkıntı felsefesine inanmayı” değil, diyaloğu ve var olan tartışmaları bitirmeyi,
Bireysel bir yaşamı değil, “bir binanın tuğlaları”[3] gibi yan yana olmayı,
İnsanların tek bir yanlışında üstünü çizmeyi değil, değer vermeyi ister.
Peki, reklamlar, filmler, diziler, oyun ve çeşitli platformlarda bizlere empoze edilen şey nedir?
“Sana ne başkasının açlığından, yoksulluğundan, acısından. Kendi istek ve menfaatlerini düşün, menfaatlerin için çalış yalnızca. Kazancının olmadığı şeyler için emek sarf etmene gerek yok. Eğer yoksullara yardım etmek istiyorsan o zaman onun da sana menfaat oluşturacağı tarzda yap. İnsanların merhamet ve yardımseverlik duygularına hitap ederek daha fazla teveccüh kazanırsın böylece. İnsanların inançlarına ve yaşam tarzına karışma.İnanç ve hareket alanında, kiminle ve nerede olacağına karışan, hayatına sınır koyan hiçbir kural ve sistemi kabul etme. Özgür ol. Kendin ol. İstediğin gibi yaşa. Bu hayat senin.”
Bir reklam metnine, bir dizide sevilen kişiliğe, bir şarkının veya akımın içine özenle yerleştirilen, kulaktan kulağa yayılması sağlanan ve gördükçe düşünce yapımızı, davranış tarzımızı değiştiren ve temelde Rabbimizin bizlerden istediği davranışların tam tersi olan bu ideolojilerdir sorumluluk alıp değiştirilmesi gereken. “Neme lazım? Bana ne bundan? Ben ne yapabilirim ki?” deme lüksümüz yok.
Evet, bir kez geldik dünyaya. Bir daha gelemeyeceğiz. Ama bir kez yaşadığımız hayatın hesabını vereceğiz.Hayat bizim ama bedenimiz, canımız, yaşadığımız dünya, işlerimiz, ilişkilerimiz, sevdiklerimizin hepsi emanet. Ve biz bu hayatı, bu emanetleri layıkıyla taşıyabilmek için yaşıyoruz zaten.
Tüm bu mücadelede akıl, irade, yapabilme, değiştirebilme, cesaret, özgüven, üreticilik, fedakârlık, vicdan, basiret gibi birçok güce ihtiyaç duyarız. Ve tarih boyunca toplumun halinden rahatsız olup sorumluluk alan, harekete geçip mücadele edecek gücü kendinde bulanlar çoğu kez gençler olmuştur.
RisaletinErkam’ın evinde birkaç inanmış gencin omuzlarında yükseldiği gibi,
Musab’ın stratejileriyle Medine’nin İslam olması gibi,
Ashab-ı Kehf in tüm toplumu karşısına alarak inandığı değerleri savunması ve bunun uğrunda mücadele etmesi gibi günümüz gençleri ile de bu sorumluluk yerine getirilecektir.
Rabbim bizleri gücünün farkında olarak sorumluluklarını yerine getirenlerden eylesin.
[1]Seyyid Kutup
[2]Ahzab 72
[3]Buhârî, Salât 88, Mezâlim 5; Müslim, Birr 65. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 18; Nesâî, Zekât 67